Anne Olmak

11 Yıllık Öğretmenim-dim Ben…

11 yıllık öğretmenim-dim ben..
3 yıllık anne..
Aysim ben. Goralaysim…

11 yıllık öğretmenim diye başlardım eskiden, mesleğimin rakamsal tecrübeleri sorulduğunda. Fakat son üç yıldır bu cümle daha çok ‘kağıt üzerinde 11 yıllık, çocukların dünyasında çocuk olarak 3 yıllık öğretmenim’ şeklini almaya başladı. Biliyorum karışık oldu, anlatmaya çalışacağım.
Hem anne hem öğretmen olmak… Böylesi birbiri içine geçmiş başka mesleklerde vardır illaki ama bir elin on parmağını geçmez. Henüz Defne (kızım) hayatımda değil ama evliyken okuldaki diğer meslektaşlarımın ‘sözlü latife tacizlerine uğrayıp dururdum. ’Eee işte anne olunca öyle davranmayacaksın,o notu veremeyeceksin, efendime söyleyeyim öyle seslenemeyeceksin, öyle yargılayamayacaksın’ bıd bıdı bıdı.. Tabii ki ben aaah şu totomun anne egoları der, güler geçerdim. Ki zalim kader burada da bana güzel bir kompozisyon yaptı sağ olsun.

Çok değiştim ben…
Bu aslında şu ana kadar hiçbir yere yazmamış olduğum bir mesleksel günah çıkarma bile olabilir. Sınıflarımda gözyaşının ‘G’sine pek de olanak vermeyen ben, şimdi çocuklara ‘ağlayıp, rahatlayabilmelisiniz’ telkini yapar oldum. Çünkü biliyorum evde ağlama şansları olmayan, olsa da köşedeki koltukta hoyratça unutularak büyüyen çocuklar benim okulumun çocukları. Beslenme saatlerinde çantalarından çıkan iki parça mandalinayı paylaşmaya gelen çocuğun yüzüne bakıp ağlamaya başlayan bir öğretmen oldum ben’. Ödevimi evde unuttum’ diyerek cümleyi bitiremeyen çocuğumun saçlarını okşayan ‘olsun haftaya bakarım değil mi ama?’ diyen salsana çocuğum, takılma bunlara diyen bir öğretmen oldum ben. Havalar soğumaya başladığında, sınıflara girdiğimde askılıktaki kabanları sayan bir öğretmen oldum ben. Ve ne acıdır ki hep sınıf sayıları kaban sayısının kat be kat üstünde çıkar benim okulumun sınıflarında… Anneleri, çocuklarının gelişimini sormaya geldiğinde ‘hangi şubede?’ diye ilettiğim soruya bomboş gözlerle baktıklarında içimde çın çın çınlayan EYVAH! düğmesini ve kaygısını susturamayan bir öğretmen oldum ben.

Kaygısı akademik sularda olan bir öğretmenden kaygısı ‘ANNE KAYGISI’ modeline giren bir öğretmen oldum ben. Hatta bazen kendimin gereksiz abarttığını düşündüm ve çocuğun ömrü hayatı boyunca ailesinin hiçbir ferdinden bu ilgi ve alakayı görmemesi üzerine benden görünce o alakayı anlayamadığı anlara çok rastladım.

Çoğu zaman-hatta son 5 yıldır daha fazla- ‘eeegh yeter be’ anlarına girdiğim oldu, olmaz diyen meslektaşlarım da vardır kim bilir, ellerinden öperim. Her gün enerjimi ve sabrımı %100 şarj edip okula ulaşan ben, akşam 6 sularında eve geldiğine çoktan %10’a düşmüş oluyor ve bitmeyen bir çıkmaza giren hani şu meşhur ‘öğretmen çocuklarının öğrenilmiş çaresizliği’ tablosu çıkıyor ortaya.

Yahu işte nereden nereye… Sanki bana “hocam bir makale patlat” dediler gibi ben de aldım gazı, fren yok.
Ben ortaokuldayken karar vermiştim. Öğretmen olacaktım. Oldum da… Bir güne bir gün bir kez ağzımdan ‘pişmanım’ lafı çıkmamıştır. İstedikleri kadar! yerden yere vursunlar, gaza boğsunlar! Her daim severek icra edeceğim şu mesleğimi, hele üstüne bir de anneliğim eklendikten sonra… Esas şimdi korkmak lazım biz öğretmenlerin yetiştireceği ‘aklı hür, vicdanı hür’ araştıran, deneyen ve okuyan, sorgulayan nesillerden.
Uzun lafın kısası, bundan 3 yıl önce sınıfa girdiğimde ‘Günaydın, saol’ faslını yapardım, şimdi ise ‘Nasılsınız bakalım, hadi konuşalım’ faslıyla başlıyoruz günlerimize sınıflarda. Haaa ondan sonra susmuyorlar, o da ayrı. Eee ama zaten hep susturulduk bari bu kuşağı susturmayalım.

Heey anneler…
Heey öğretmenler…
Öğretmen anneler….
Biz istersek olur…
Sevgiler

Aysim Göral

 

Fotoğraf: Kürşad Sezgin

1 Comment

1 Comment

  1. Hasret Sönmez

    24 Kasım 2013 at 12:04

    Daha cok yazın Ayşim hanım. Yazın ki öğrenelim. Yazın ki içimiz biraz olsun rahatlasın varlıklarınızı bilerek.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top