Çocuk

2 Nisan Dünya Otizm Günü, Otizmi 3 Yaşına Kadar Fark Edebilirsiniz

Otizm, üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Otizm beynin birçok kısmını etkiler ama bu etkinin nasıl geliştiği çok iyi anlaşılamamıştır. Ebeveynler, genellikle çocuklarının yaşamının ilk iki yılında belirtileri fark eder. Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü vesilesiyle, hastalığa dair bilinmesi gerekenleri aktarıyor.

Otizmin görülme sıklığı, yüzde 0,2 – 0,5 civarındadır. Klasik otizm tanısı almamakla birlikte otistik bozukluk belirtilerinden bazılarını taşıyan bireylerin de otistik yelpaze içinde değerlendirildiğinde sıklığı yüzde 4’e yükseltiliyor.

Doğal gelişim basamaklarında aksama görülen otistik bozukluk, kız çocuklarına oranla erkeklerde 4 ila 5 kez daha sık görülüyor. Bebek, kazanması beklenen becerilerden bazılarını hiç geliştirememiş olabileceği gibi kimi durumlarda kazanılan becerilerde gerileme, kayıp gerçekleşebilir. Bebek, 6 aylıkken kişileri tanımıyor, gülümsemiyorsa, 1 yaşında işaretle göstermiyor, oyunlar oynamıyor, anlamlı 1-2 kelime söylemiyor, adıyla seslenildiğinde bakmıyor, göz teması kurmuyorsa; 2 yaşında oyuncaklarla amaca uygun şekilde oynamıyorsa, taklide ve kurmacaya dayalı oyun oynamıyor, çevresinde olup bitene ilgisiz görünüyor ve bir ilişki ihtiyacı göstermiyorsa gelişim basamaklarında bir sorun yaşandığını düşünmek gerekir.

Otistik bozukluğu olan çocuklarda, gelişimsel basamaklardaki bu gecikmeye ek olarak anlamsız el çırpma, sallanma, dönme gibi tekrarlayıcı hareketler gözlemlenebilir. Sık rastlanan belirtiler arasında gündelik rutinlere katı biçimde bağlı olma, değişikliğe aşırı tepki gösterme, dokunma, ses, acı gibi duyusal uyaranlara çok az ya da çok fazla yanıt verme sayılabilir. Bu belirtilerden herhangi birinin çocuklarında bulunduğunu düşünen anne-babaların zaman geçirmeden bir uzmana başvurması son derece önemli. Böylece gelişimdeki sorun ve derecesi belirlenebilir, durumun otistik bozukluğa işaret edip etmediği saptanabilir ve uygun tedavi seçenekleri oluşturulabilir.

Otistik bozukluk belirtilerinin sayısı ve şiddeti bireyler arasında farklılık gösterebildiği gibi, bu belirtiler zaman içinde değişebilir. Zihinsel kapasite, uyum becerileri, ek tıbbi-psikiyatrik sorunların bulunup bulunmaması gibi etkenler de eklendiğinde otizmin görünümü çeşitlenebilir. Birkaç alanda ancak ciddi düzeyde sorun yaşayan bireyler de, birçok alanda ancak hafif düzeyde sorun yaşayanlar da otistik bozukluk yelpazesinde yer alabilirler.

Kalıtımsal genetiğin önemli bir etkiye sahip olduğu otizm, otistik çocukların kardeşlerinde yüzde 3 ila 8 oranında görülürken, tek yumurta ikizlerinde ise bu oranın yüzde 60 ila 90 arasında olduğu biliniyor. Otistik bozukluk tanısı almış çocukların ailelerinde içe kapanıklık, sosyal ilişkilerde güçlük ve dil gelişiminde sorunlar topluma kıyasla daha sıktır. Sorunun genetik temeline işaret eden bu bulgulara rağmen otizme neden olan mekanizma henüz tam olarak açıklığa kavuşturulmuş değildir.

Otizmin ortaya çıkışında çevresel faktörlerin etkisi ise oldukça tartışmalıdır. Aşıların, besinlerdeki katkı maddelerinin etkisi üzerine çok söz söylenmekle birlikte böyle bir ilişkiyi gösteren bilimsel kanıt yoktur.

 

 

 

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top