Okul & Eğitim

Derken…

derken

DERKEN…

Biz özel eğitimin faydası üzerinde tartışıp dururken, bir üniversite hastanesinden raporumuz çıkmış, biz de onu MEB İl Özel Eğitim Müdürlüğü mü neyse işte oraya sunmuştuk. Bize raporumuzun hazır olduğunu, gidip almamızı söylediler. Böylece 3-4 aydır cebimizden karşıladığımız özel eğitim saatleri artık devlet eliyle karşılanmış olacaktı.

Ancak ben bu arada içimin kurtlarını bastırmak için bir başka özel eğitim merkezi ile daha görüştüm. Soyadını hatırlamıyorum şimdi ama adının Feride olduğundan emin olduğum bir çocuk psikiyatristi hem kızımla hem de benimle uzun bir görüşme yaptı. Sanıyorum o zamana kadar beni bu kadar içtenlikle dinleyen, söylediklerimi bu kadar önemseyen, beni bu kadar rahatlatan başka bir doktor olmamıştı. Hem de ÜCRETSİZ!!

Feride Hanım, kızımı çok iyi gördüğünü, özel eğitimin devam etmesi gerektiğini, ancak masa başı saatler yerine floor time denilen oyun aktivitelerinin daha verimli olacağını ve her ne olursa olsun annelik içgüdülerimi dinlemem gerektiğini salık verdi.

“Bu çocuk üşüdü derler, hava soğuk derler, ama sen ne giydirip giydirmeyeceğini bilirsin. Sen çocuğunun üşüyüp üşümediğini bilirsin. Kimseyi dinleme. Ne hissediyorsan odur” dedi. Arkadaş kadın adeta benim içimden konuştu, beni konuştu…Nasıl bir rahatlama! Ohhh dedim, bir tane de olsa normali varmış bu cinsin!

Sanırım biraz onun biraz Özlem Hanım’ın gazıyla özel eğitim maceramızı orada noktaladım. Raporumuzun çıktığı gün bir dilekçeyle iptal ettirdim. Bu konuda olumsuz tecrübeler yaşayan çok anne olmuş. Siciline işlemesi, bazı okulların kabul etmemesi falan.

Açıkçası ben bunların hiçbirini sorun etmedim. Yani benim çocuğumun sicilinde öyle yazsa ne, böyle yazsa ne. Ben biliyor muyum, o bana yeter. Yok okullar almıyormuş. Yahu çocuktan ziyade bir kâğıt parçasına bakıp karar veren okul zaten alacaksa da almasın, alsa da ben göndermem! Bize çocuğumu sevecek, onunla uğraşacak, sürece emek verecek eğitimciler gerek. Bilmem ne kolejine gitsin diye saplantımız yok çok şükür..Ben iptal ettirdim, çünkü gerek kalmadı, çünkü kızım artık sadece benim kollarımdaydı!

Onun neye ihtiyacı olduğunu biliyordum. Oyun, coşku, heyecan, iletişim..ve ben de bu ihtiyaçların hepsine yetecek ne sabır ne de enerji bulunuyordu. Derhal destek almam gerekiyordu. Bize bir oyun ablası gerekiyordu..

Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gittiğim gün orada staj yapan Çocuk Gelişim bölümü son sınıf öğrencileriyle tanışmış, hafta sonları çalışmak isteyen arkadaşları olup olmadığını sormuştum. Sağ olsunlar unutmamış, portallarında paylaşmışlar. En az 7-8 öğrenci aradı.

İşte ruh çekiyor, ruhumu biliyor Allah, ona göre gönderiyor..

Duygucum da bizi öyle aradı. Sesi nasıl heyecanlı, nasıl genç, nasıl hevesli. Daha telefonda anladım iş onundu. Geldi, yanılmadığımı anladım.

Zaten ilgi alanı özel eğitimdi. O kadar öğrenciyle konuştum. Hepsinin farklı farklı hevesleri vardı. Lakin özel eğitim zor, özel eğitime muhtaç çocuklarla uğraşmak çokça idealizm, sabır, sevgi, şefkat, hoşgörü..vs. istiyordu. Sağolsun Duygu’da hepsinden bol bol vardı. İşten önce parayı konuşanlar oldu. Duygu işin para kısmını konuşmak dahi istemedi. Tecrübe istiyordu, üretmek istiyordu, yaptığının karşılığını görmek istiyordu. Zoru seviyordu ve kızım bir hayli zordu…

Zoru başardı (k)!

Fikriye Filtresiz
Twitter: FiltresizF

Fotoğraf: http://scitechdaily.com alıntıdır

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top