Fotoğraflar, artık yaşamımızın vazgeçilmezi haline geldi. Sosyal medyanın hayatımızın her aşamasına nüfuz ettiği bu dönemde, neredeyse her paylaşımı bir görselle süsler hale geldik. Artık, cep telefonu alırken bile, kamerasının özelliklerini dikkatle inceliyor, ışık ve pozlama konusunda bize en pratik seçenekleri sunan modelleri tercih ediyoruz.
Aslında fotoğraflar bize, yıllar sonra dönüp baktığımızda bile, o günleri hatırlatacak yegâne anıları bahşediyor. Videolar, günlükler ve notlar yıllara yenik düşüyor ama fotoğraflar öyle mi?
Düğün fotoğrafları da çeken eşim, bir müşterisine telefonda şöyle diyordu: “Düğününüzün üzerinden 1 hafta geçtiğinde, hiç kimse törendeki süslü masalları, kandelaları, sunulan yemekleri ya da hangi şarkılarla dans ettiğini hatırlamayacak. Düğün videosunu bile, aile büyükleri ile 1-2 defa izledikten sonra rafa kaldıracaksınız. Ama düğün albümünüz, yıllar boyunca başköşede duracak.” Doğru ve haklı bir tespit!
Çektiğiniz fotoğrafların, sosyal medya hesaplarınızı süslemekten ziyade, bir anı olarak kalmasına karar verdiğiniz anda, bir fotoğraf makinesi seçmek için ilk adımı attınız demektir.
Artık cep telefonları da neredeyse kompakt makineler kadar güzel fotoğraflar çekebildiği için ben konuyu doğrudan profesyonel fotoğraf makinelerine, yani SLR makinelere getireceğim. Amatör bir fotoğrafçının, bu tür makinelerin tüm teknik özelliklerini ezbere bilmesi gerekmiyor. Makineler, lensler, flaşlar ve bağlantı aparatları gibi türlü aksesuarlara sahip olsa da, nihayetinde, cep telefonu kameranızın çalışma prensibi ile kimi ortak özellikler taşıyorlar.
Bir fotoğraf makinesi seçerken dikkat etmeniz gereken ilk konu şu; Etrafınızdaki insanların tavsiyelerine gereğinden fazla kulak asmayın! Fotoğraf makinesi alacağınızı arkadaşlarınıza duyurmaya başladığınızda, herkesin kendi kullandığı makinenin markasını övdüğünü, rakip firmanın makinesine ise burun kıvırdığını göreceksiniz. Fotoğraf sektöründe çok ciddi bir fanatizm vardır ve şahsi yargılar çoğu zaman yanıltıcı olabilir. Gerçekçi olmak gerekirse, ilk alacağınız profesyonel fotoğraf makinesi, fotoğraf dünyasına atacağınız bir adımdan ibarettir ve her yeni adım gibi, bu adımı da küçük ama emin adımlarla atmak en doğrusudur.
Alacağınız makine, büyük ihtimalle giriş seviyesinde bir cihaz olacak ve konuya hâkim oluncaya veya fotoğrafçılıkta gerçekten ilerlemeye karar verinceye kadar da aynı cihazı kullanmaya devam edeceksiniz. Daima hatırlamanız gereken bir şey varsa, o da giriş seviyesindeki kameraların üç aşağı beş yukarı aynı özelliklerde olduğu ve benzer fotoğraf kalitesi sunduğudur. Çektiğiniz fotoğrafları dev posterlere basmadığınız sürece, aradaki farkı ayırmanız da mümkün olmayacaktır. Bu aşamada benim size tavsiye edeceğim giriş seviyesi fotoğraf makineleri şunlardır;
Giriş seviyesi:
Canon 1100D
Canon 100D
Nikon D3300
Sony A58
Giriş/orta seviye:
Canon 700D
Canon 70D
Nikon D5300
Nikon D7100
Sony A65
Sony A77
Kulağa önemli gelmese de, aslında oldukça mühim olan bir başka konu ise, en yakın arkadaşlarınızın kullandığı markayı almanızdır. Neden mi? Çok basit. Farklı odak uzaklıkları (zoom) ve farklı ambiyanslar yakalayabilmek için değişik lenslere ihtiyacınız olacaktır. Canon’a uyan bir lensi Nikon veya Sony’e takamazsınız. Yeni bir lens almaktansa, arkadaşınızla değiş tokuş yapmak hem sizi masraftan kurtarır hem de ileride yeni bir lens almak istediğinizde gerçekten neye ihtiyacınız olduğunu bilerek bu yatırımı yapmış olursunuz.
Megapiksel sandığınız kadar önemli değildir. Bir makinenin megapikseli, yani verdiği fotoğraf çözünürlüğü, genel kanının aksine “kaliteli fotoğraf” anlamına gelmez. Hele giriş seviyesi makinelerde bu, düşüneceğiniz son şeylerden biri olmalıdır. Yukarıda bahsetmiş olduğum marka ve modeller 16 megapiksel ile 24 megapiksel arasında çözünürlüklere sahiptir ve siz fotoğrafınızı 10mt x 15mt bir postere bastırmadığınız sürece fazla megapikselin bu seviye makinelerde hiç bir getirisi olmayacaktır.
Dikkat etmeniz gereken son unsur ise, kullanım kolaylığı. Tamamen göreceli olan bu kavramın önemli olmasının sebebi ise, çekeceğiniz fotoğrafların kalitesini belirliyor olmasıdır. Siz makineye ne kadar hâkim olursanız, çekeceğiniz fotoğraflar da o kadar güzel olacaktır. Bu yüzden bir makine almadan önce yetkili bayiden makinenin menüsünün nasıl kullanılacağını size anlatmasını isteyin. Makineyi elinize aldığınızda onu kolunuzun bir uzantısı gibi hissedebiliyor musunuz? Tuşlar rahatça erişebildiğiniz yerde mi? Makinenin vizör ve ekranı size istediğiniz netlikte bir görüntü veriyor mu? Yanıtlarınız ‘evet’ ise, doğru seçimi yapmak üzeresiniz demektir.
Bir sonraki yazımda, lensler ve lens seçiminde dikkat etmeniz gereken konuları aktarmaya çalışacağım.
Işığınız bol olsun! Sevgiler.
Deniz Sezgin
Facebook: /denizsezginphoto
http://denizsezgin.net/
Fotoğraf: http://theviewspaper.net alıntıdır
Pingback: Deniz Sezgin Photography | Bebek, Çocuk, Portre Fotoğrafçısı | Fotoğraf Makinesi Nasıl Seçilir - Deniz Sezgin Photography | Bebek, Çocuk, Portre Fotoğrafçısı