Diyet

Gel Evet De Mutlu Olalım!

Kadın! (Tonlaması vurgulu) Aynı potada eridiğimizden mi bilinmez hikayelerimiz çok benzer, yaşananlar çoğu zaman aynı. Aynılıktan ayılıyoruz adeta. Peki bizi farklı kılan ne mi? Bizi farklı kılan sebep ve sonuç ilişkilerimizin üzerimizde bıraktığı izler ve onlarla başa çıkma yöntemlerimiz. Onlarla başa çıkarken, bizi zorlayan ve aşındıran parkurların bünyemizde bıraktığı iz ve hissiyatlar. Bu kadar bağımsız ve histerik başlamayacağım diye söz vermiştim kendime. Topu topu şuraya bir kahve içip hamilelik ve kilolardan bahsetmeye gelmiştim. Öyleyse açılın, yana kayın yer verin bana, geliyorum. Bu arada kahvenin yanında çikolata da var mıydı? Hamileliğimde 26 kilo aldım bunu o kadar çok söyledim ki dillere meze oldu. Rakamla “26”, yazıyla “yirmi altı”, görüldüğü gibi yazması da okuması kadar kolay. Alması çok daha kolaydı. Ya vermesi?

vücüt bakım güzellik

36 beden olarak başladığım hamilelik macerama, maceralar katarak 9 ayı yük vagonu olarak başarılı bir şekilde tamamladım. “Bir daha mı geleceksin dünyaya?, insan hayatında kaç kere hamile oluyor canım?, ye ye yüzünün feri gitmiş, tatlıya aş eren oğlan, acıya aş eren kız doğurur tamam tamam senin ki erkek bol bol tatlı ye, iki canlısın çift porsiyon, ondan da ye bundan da ye” dediler, “aa yemezsen bir yerin şişer” dediler. Oysa ki ben yiyerek şiştim! Karnım bir uzuv olmuş bünyemden bağımsız dikine büyürken, belin sağ ve sol yanlarında halk dilinde simit dedikleri yağ kütleleri kocaman karnımın kamuflesi olmuştu. İlgilenmedim. 38 numara ayaklarım kabartma tozu fazla kaçırılmış kek gibi şişerek bana “topuklu ayakkabı giyme!” sinyali veriyordu. Dinlemedim. Yürürken ilk defa bacaklarımın birbirine sürtüp pantolonumun aşındığını fark ettiğim o gün ise iş işten geçmişti, kilo kontrolünü kaybetmiştim. Son ayı kurtarmak ümidiyle diyetisyenin kapısını çaldım. Diyetisyenin bana verdiği liste parça başına benim yediklerimden fazlaydı! Evet, ne kadar yediğin değil ne yediğin önemliydi. Bunu öğrendim ve o diyet listesini hiç uygulamadım.

Tezatlıklar içinde bir tezat işte o benim. Peki ya köşe koltuğumun köşesinde oturup, her gece 5-10 adet yediğim gerçek çikolata kaplı iki bisküvi arasındaki marshmallow’dan oluşan (evet bildiniz) o şey benim mutluluk hormonumken, neden? Neden kısayım ya da hayatımdan çıkarayım? Ya ya… Doğru beslenme insanın vücudu için bir nimet, yenilenme. Bunu İsveçli bilim adamları da onaylamıştır. Ancak mutluluk insan vücudunu ve psikolojisini en iyi yöneten görünmeyen organımız. Hamilelik dönemimde ona o kadar iyi baktım ki, doğumdan sonra beni hiç yalnız bırakmadı. O kara lohusalık dönemi dedikleri zaman dilimini güle oynaya, kilo vere vere hem de emzire emzire üstüne bir de küs olduğum kayınvalidemle doğum anında barışıp onun evinde geçirdim. Helvaya ne hacet? Tatlıya, bulgura ne hacet? Hiçbirine ihtiyacım olmadı, boyun eğmedim. Artık hamile değildim, 30’dan sonra zaman çabuk geçiyor derler ya 80 kilodan sonra da insan çok hızlı kilo almaya başlıyor. Şöyle bir silkindim. 9 ay cicim ayı dedik yedik içtik, sevdik sevildik. Lohusalık döneminde mutluluğu yeşilliklerde aradım, H2O da aradım. “Mutluluğu nerede ararsan orada bulursun” diyerek kendimle tekrar çelişeyim gitmeden.

Emziren anneler için; helva güp mideye inince “hıh bak helva yedim sütüm artacak” düşüncesi beyninizi bir güzel oyalarken, dilden yemek borusuna kadar helva yangınından dolayı içilen sular sütünüze bereket. Ben ayrıntıya takılmam sonuca bakarım diyorsanız bilemem. Şu an 34-36 beden, 30 kilo vermiş ve bir zamanlar normal bir mağazada XL bedenine bile giremeyen bir kadının satırlarını okuyorsunuz. Menümde kepek ekmeği, tam tahıllı zımbırtısı, bir fincan şekersiz çay, kibrit kutusu kadar peynir, bir yumruk büyüklüğünde köfte yoktu. Zayıflarken menümde hırs, azim ve istek vardı, hamile kalmamış ve o dönemi yaşamamış kadınların, biz doğuran ve bunun fiziksel anlamda getirilerini yaşayanlar için söyledikleri acımasız laflar vardı. Doğuran kadın güzeldir, doğuran kadın tazedir, doğuran kadın lütuftur.

Ben gidiyorum şimdi, arkamdan ne çok konuştu diyecekler. Detayları ve tüyoları madde madde yazıp bir sonraki yazımda yayınlayacağım (fotoğraflarla). Reklamlardan sonra normalde kanal değiştirilir, frekansım www.internetanneleri.com. Arayan, soran, sorgulayan, sorguladığında ulaştığı sonuçta da bit yeniği arayanlardansanız, gömlek yakası, gerektiğinde koca kafası ütüleyenlerdenseniz tanıştığıma memnun oldum, karşılaşmamız an meselesi.

Ayşe Kapusuz Keskin nam-ı diğer Lafebesianne
Not: Tartışma anında birisi bana “Tam laf ebesiymişsin” demişti. Durup 2 dakika düşündüm. Şimdi bu hakaret mi?

*Yazıdaki görseller google.com’dan alınmıştır.

2 Comments

2 Comments

  1. laboanne

    16 Aralık 2013 at 22:45

    Süpersin vallahi:) azmin zaferi bu olsa gerek bide şu azimden banada gerek 🙁

  2. Devrim

    19 Aralık 2013 at 10:13

    Ne keyifli bir yazı olmuş 🙂

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top