Hamile Günlüğü

Kaynar Tadında Lohusalık Halleri

Lohusa şerbetini hepimiz biliriz değil mi? Ben ilk içtiğimde tadını çok beğenmiştim. İstanbul’dan eşim getirmişti bir ara. Ne niyetle almıştı bilmem ama güzeldi şerbet. Şekerli, karanfilli bir tat. Bizim oralarda bu şerbet pek bilinmez. Lohusa şerbetinin adı kaynardır. İçinde yedi çeşit baharat olan hem tatlı hem acı bir tat. Hamileyken, ilk içtiğim lohusa şerbeti tadında bir kırk gün geçireceğimi zannediyordum. Meğer benim lohusalık kaynar tadındaymış. Bol baharatlı, içerken insanın boğazını yakan ama arada gelen şeker tadıyla tatlıyım ben diyen… Kaynarmış işte…

Hamileyken bebeklerimin doğumu ve sonrası ile ilgili bir sürü hayalim vardı. Öncelikle onlar planlı dünyaya geleceklerdi. Doktor “Şu gün gel” diyecekti ben de o gün bebeklerimi kucağıma alacaktım. Sonra herkesin çok zor dediği bebek bakımını kolayca halledecektim. Altlarını değişecek, emzirecek, kucağımda uzun uzun sevecektim. Ev işlerimi yapacak, yemeklerimi pişirecek, bebeklerimle dışarıya bile çıkacaktım. Kimseye ihtiyacım olmadan tek başıma her işimi halledecektim. Kısacası mükemmel anne olacaktım ben…

Bunların lohusalığımda bir hayal olduğunu bebeklerimin bir akşam üstü acilen gelmeleriyle anlamaya başladım. Her şey normal giderken, ben televizyonda Esra Erol izlerken bir anda kendimi hastanede buldum. Gözümü açtığımda bebeklerim artık bedenimde değil yanımdaydılar. O kadar hızlı geldiler ki dünyaya sanırım Esra Erol’un programı daha bitmemiştir bu sürede. Canlarım benim iyi ki geldiler. Onlarla geçirdiğim ilk gece her ayrıntısını hatırladığım, hiç uyumadan onları izlediğim tek gecedir sanırım. Sonra hiç böyle bir gece yaşayamadım çünkü. Ben onları izlerken beni nelerin beklediğinin farkında değildim. Ağrılar içindeydim ama çok mutlu ve heyecanlıydım.

Hastaneden çıkıp eve gelmemizle lohusalığım kaynamaya başladı. Eve dönerken yol boyunca ağladım. Evde  onları evde görüp tekrar ağladım. Eve gelmemizle ne yapacağım şimdi süreci başladı. İlk kez anne olmam, deneyimsizliğim, sürekli uyuyan uyanan, altları değişilen, beslenen iki bebek, ne yapacağımı bilememem, annemin koşturmaları, eşimin bir şeyler yapmaya çalışmaları, acı ve ağrı içinde bir beden, karışık duygular.. Söylenen her şeye tepki vermem, yanlış anlamalarım, bebeklerime kimsenin dokunmasını istememem, uykusuzluk… Derken küçük bir küvez macerası. Hastanede bebeklerimi beklerken yaşadığım çöküntü… Bu arada evin alıp başını gitmesi, yığılan çamaşırlar, pişirilemeyen yemekler, temizlenmesi gereken bir ev, aşırı sıcak yaz günleri… Susmayan ve cevaplanamayan telefonlar, kimseyle konuşmak istememem… İlk hafta böyle zorlu karışık geçti. Kolay değil canımdan iki can çıkmıştı…

Sonrasında yardımcı bulmamızla daha rahat günlerim başladı. Bu arada ben uykusuzluktan, sütümün az gelmesinden, doğru dürüst emzirememekten, sezaryen acı ve ağrılarımdan yorgun düşmüştüm. Bebeklerime bakamayacağımı düşünüyordum kendimce. Sürekli garip bir duygu vardı içimde. Sanki korkuyordum bir şeylerden. Yalnız başıma odada kalmaktan korkuyordum örneğin. Bebeklerim varken sorun yok ama tek başıma kalınca korkuyordum. Bebeklerimi yeterince sevebildim mi diye düşünüyordum. Biri kucağımdayken gözüm diğerinde ikisine nasıl yeteceğim diye telaşlanıyordum. Yardımcımın bebeklerimi kucaklayıp sevmesini bile kıskanıyordum sanki. Her zaman yanımda olup her ihtiyacıma koşan komşumu bile terslemiştim. Kimse dokunmamalıydı onlara benimdi onlar. Ama yardıma ihtiyacım vardı anlıyordum. Eşim çok yardımcı oluyordu her konuda. Gece gündüz bebeklerin bakımına yardım ediyordu. O varken iyiydi. İlk iki hafta…

Bir gün eşim iş nedeniyle şehir dışına gitti. Ama bu gidiş biraz uzun olacaktı. İki üç hafta kadar. Ben gece yalnız kalmayayım diye bir yakınımızı annesiyle bize çağırdık. Ama en büyük hatayı yapmışız farkında olmadan. Geldiler ve benim en zorlu günlerim başladı. Sanırım yalnız kalsam çok daha rahat olabilirdim. Önce bana yardımcı olma sinyalleri vermişken birkaç gün sonra benim misafirler gerçekten misafir oldular. Gece bebekler iki saate bir uyanıp ağlarken kalkıp bana yardımcı olmak yerine sabah saat ona kadar uyumayı tercih ettiler. Sabah yardımcım geliyor, biraz bebeklere bakıyor, sonra ev işlerine girişiyordu. Ben azıcık uyuyordum. Misafirler uyanınca hazır olan kahvaltılarını yapıp salona geçiyorlar sonra da bebeklerimle oynamaya başlıyorlardı. Yardımcım ev işleri, yemek vs. yanında bir de onların işlerini yapmaya başladı. Elimdeki yardımcıyı da kaçıracağım korkusuyla onların dediğini yapma boşver desem de kadıncağız her işe koşturuyordu. Ben bu arada ona yardım etmeye çalışırken buluyordum kendimi. Benim misafirler de dinleniyordu.

Herşey bir yana kadın oğlumu sürekli kucağında tutuyor hiç bırakmıyordu. ‘’Bu benim kokuma alıştı ben gidince beni ister’’ dedikçe çıldırıyordum. ‘’ Yerine yatıralım dinlensin ’’ diyordum bebeğimi alabilmek için vermiyordu bebeğimi. Ağlayan bebeğimi susturmaya çalışırken zorla elimden alıp ‘’Ben sustururum onu’’ diyor bebeğim de gerçekten susuyordu. Tabi ben gerildikçe bebekte geriliyordu daha çok ağlıyordu. Şimdi anlıyorum bunu. Bir gün ‘’Tamam bebekleri değişelim!‘’ dedi. Allah’ım çıldırıyordum. Bebekleri değişmek demek ona göre bir bebeğe sadece bir kişinin bakması demekti. Oğluma kavuştum diye sevinirken bu kez kızıma sardı. Kızım ağladığında kucaklıyordum ‘’O benim bebeğim sen kendininkine bak!‘’ diyordu. Ben de ne sabırlıymışım. İçimden neler geçiyordu ama hiçbir şey diyemiyordum. Ya da iki bebekle yalnız kalacağım diye korkuyordum sanırım. Annem de gelmiyordu nasıl olsa onlar var diye. Eşime çabuk dön diye sürekli mesaj atıyordum  o da dönemiyordu. Bir gün kadın ‘’ Ablası oğlumun mamasını hazırla!’’ demez mi.. İşte bu son nokta oldu. Bir an önce gitmeliydiler. İlgilenmemeye başladım onlarla konuşmadım. Akşam erkenden bebeklerimi alıp odama çekiliyordum. Uykusuzluktan dengem kaybolmuştu zaten. Tabi en kötüsü bu karmaşada sütüm kesildi. Nasıl bir ruh halinde olduğumu ancak anneler anlayabilir sanırım. Berbattı…

Neyse sonunda eşim döndü onlar da zorla da olsa evlerine döndüler. ‘’Yine geliriz sana yardım ederiz, zaten denize de giremedik’’ diye. Bu arada benim lohusalık bitti. Kırkı uçurduk ama ben o kırk günü nasıl geçirdim bilmiyorum. Fiziksel olarak çok zorlayıcı psikolojik olarak daha da zorlu. Bebeklerimi kucağıma alıp gün boyu sadece onlarla ilgilenmek isterdim o günlerde. Gece uykularımı tam olmasa da almayı, rahat olabilmeyi, bebeklerime doyabilmeyi isterdim. O çok yorucu hamilelikten sonra lohusalığımın ödül gibi olmasını isterdim. Sadece mutluluk hissetmek, gece ağlayan bebeklerime zorlanmadan kalkabilmek, eşimin hep yanımda olmasını, annemden daha çok destek görmek, başka insanlarla uğraşmak zorunda kalmamak, ağlamak yerine daha çok gülebilmeyi isterdim.

Evet benim lohusalık kaynar gibiydi. Duyguların en olumsuzlarını baharat tadında yaşarken arada bebeklerimin kokusu, sevgisi, onların masumluğu en şekerli tadıydı. Benim kaynar kaynadıkça lohusalığım da kaynadı. Anneciğim sütüm olsun gücüm olsun diye kaynattı kaynattı içirdi bana. Sütüm olamasa da gücüm oldu, depresyonun eşiğinden döndüm. Çok yorucuydu, ağırdı bu dönem. Zaten hormonlardan dengesini yitirmiş bedenim üstüne uykusuzluk eklenince iyice dağılmıştı. Ne giydiğimin, ne saçımın farkındaydım. Bir daha eski hayatıma dönemeyeceğimi düşünüyordum ve eski kiloma. Bebeklerimin bakımının gün geçtikçe zorlaşacağını düşünüyordum. Zaten sürekli ‘’Sen daha dur bunlar iyi günlerin! ‘’ repliğini duyuyordum. Ağlıyordum bebeklerime iyi bakamadım mı sevemedim mi diye. Karmarışıktım işte kaynamıştım sonuçta…

Kaynar Tadında Lohusalık Halleri

Annenin bebekler kadar bakıma ve ilgiye ihtiyacı var bence lohusalıkta. Eşlerin desteği çok önemli. Anne arada bir dışarı çıkıp nefes alabilmeli. Destek verenler de anneyi yormamalı. Bazen sadece sessizlik istediğimi hatırlıyorum ben. Hiç kimse konuşmasın, bebekler uyusun dinlenelim… Bir de etraftan her şeye yorum yapanların annenin psikolojisini düşünerek konuşmaları lazım sanki. Her şeyden çok kolay etkilenebiliyor insan. Ben öyleydim açıkçası. Elbette kimse bebeklere ve anneye bakmak zorunda değil. Eskiden lohusa hiç yalnız bırakılmaz, yatağı ilk yedi gün kaldırılmazmış. Benim öyle bir yatağım olmadı zaten. İlk yedi gün değil sonrasında da uzun uzun yattığımı hatırlamıyorum. Yalnız kalmadım ama bir sürü kişinin içinde yalnızdım. Belki çok güzel lohusalık anıları olanlar vardır ama benimki böyle yorucu oldu işte. Belki de benim için böylesi iyiydi bilemiyorum..

Şimdi hepsi hayal gibi. Hepsi geldi geçti. Eski hayatıma yavaş yavaş döndüm eski kiloma da.. Bebeklerime bakmak çok daha kolay. Tek başıma artık hem bebeklerime, hem evime bakabiliyorum.. Neydi o haller peki. Lohusalık halleri… İnsanın dokuz ay boyunca alıştığı yaşamdan yeni bir hayata geçişi.. Benimki kaynar tadındaydı sizinkinin şerbet tadında olması dileğiyle. Sevgiler…

mutluikizannesi
Twitter: mutluikizannesi
Instagram: mutluikizannesii
Facebook: Mutlu İkiz Annesii
Blog: http://www.mutluikizannesii.blogspot.com/

Fotoğraf: http://creativefan.com/ alıntıdır. 

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top