Aile

Kıldan Tüyden Bahaneler

Hayvanları sevmeliyiz. Hem de ayırt etmeden. Sevemeyenleri, evde bakılmazları, kalıplaşmış kara kuru hikâyeleri anlayamıyorum. Sadece hoş görü ile karşılıyorum.

Ben çocukluğumda kedi, köpek civciv tavşan, muhabbet kuşu, kaplumbağa ile arkadaş oldum. Koşulsuz sevmenin bir adı da onlar.

Anneannemin evi bahçeli idi. Onun bir tekir kedisi ve tavukları vardı. Onunla başlar hikâyelerim ve sevgim. Eve fare ve bilumum haşare girmesin diye gayret ederdi. Genellikle anneannemin ayakucunda uyurdu. Öyle herkese sokulmazdı, canı isterse sevdirirdi. Evde ne pişerse onu yerdi. O zaman yoktu belki de mamalar, aşılar. Kum falan da yoktu. İhtiyacını gidermek için evden çıkar, geri gelirdi. Bence her şey apartman hayatıyla daha da karışık hale geldi. Onların hayatı bile. Belki sokak ve ev de beslenen havyan ayırımı bundan sonra türedi. Yani insanların daha rahat yaşam kaygısıyla. E yani evdeki kedi de sokağa çıkıp dönüyordu evine. Şimdi sokağa çıksa bir dert çıkmasa. Sonra bizim tekir yaşlandı. Bir gün gitti ve bir daha hiç gelmedi. Sonradan anlattı annem. Kediler öleceği zaman giderlermiş. Göstermezlermiş.

Birde anneannemin bir komşusu var. Kaptan amca. Onların kedisi siyam. Siyam kediler sadece haşlanmış ciğer yer derdi. Eskiden giysiler sepette divanların altında olurmuş. Bu kedicik de sepetin içinde doğurunca evin hanımı ve gelini veryansın etmiş. Hâlbuki suya sabuna bakar di mi? Kaptan amca bir çuvala koyup gemi ile Anadolu yakasına geçiyor. O zaman köprü de yok, ama kedicik dönüyor. Ve kendi gidinceye kadar bir daha böyle bir teşebbüste bulunmuyorlar.

Ve benim kedilerim ve sokaktaki kedi kurtarma operasyonlarım. Ve dostum köpeğim bir tanem puik.

Bizde apartman katına taşınmadan önce bahçeli bir evde oturuyorduk. Dostum puik ve tavuklarımız vardı. Puik; cinsini falan bilmiyorum. Sadece o koca cüssesiyle beni koruduğunu, oyun arkadaşım olduğunu, birlikte yemek yediğimizi hatırlıyorum. Çünkü ben onsuz yemek yemezmişim küçükken.  Keneleri olurdu üstünde tarardık geçerdi. Annemin parfümlerini sıkardım güzel koksun diye. Peşinde koştururdum. Canımdı o benim. Sarılırdım öperdim. Annemle babamın kıl tüy korkuları ya da bana öpme sarılma dediklerini hiç hatırlamıyorum. Sonra biz apartman katına taşınınca ayrıldık ondan. On yaşındaydım. Çok zor gelmişti çok zor.

Sonrasında anneme yalvarıyordum. Ne olur anne bir kedimiz olsa. Sokakta ki kedileri eve getirip anneme “Allah’ın bir hediyesi, geri çevrilir mi hiç?” diyordum. Mahallemizde bir veteriner vardı. Yanına gidip gelir orada ki kedileri severdim. Vermek isteyen var mı diye sorup duruyordum. Bir gün bir yavru kedi gelmiş. Veteriner aradı, haber verdi. Annem pes etmiş olacak, hadi bakalım dedi ve sonrası mutlu son. Benim bir miniğim olmuştu. Annemin yünleri ile oyunlar oynardık. Sobanın başında yanıma sokulur uykuya dalardı. Birlikte uyurduk. Bir gün kardeşimle bir gün benle. Peynir gördü mü dayanamazdı. Harçlığımı okulda harcamaz ona yaş mama alırdım, aşılarını yaptırırdım.

O da bir gün gitti ama ben görmedim.

Bir ara civcivlerim olmuştu. Onların bir elimle tutup bir elimle fotoğrafını çekmiştim. Fotoğrafçı tab etmiş şimdiki gibi değil. Bizimkiler çözene kadar bizim civcivler büyümüştü. Balkonda ne olacaktı ki

Sonra kaplumbağam Adı hülagü hübü  İçme suyu ile akvaryumunu doldururdum. Fırça ile sırtını temizlerdim. Kıyma verirdim. Kış oldu mu kaybolurdu. Eskiden büyük büfeler olurdu evlerde. Onun arkasına girer, bahara doğru tozu önüne katar çıkardı oradan. Ben üniversiteyi bitirene kadar bizimle yaşadı. Sonra kabına sığamaz oldu. Babam onu göle de bırakmış. Bende anı çok J

Bir de bir yavru kedi logara düşmüş, çıkarmışlar. Arkadaşlarımla ona karton kutudan yuva bezlerden üşümesin diye battaniye yapmıştık. Ben eve çıkıp kedicik beslensin, çabuk iyileşsin diye annemin akşama pişireceği eti balkondan attığımı sonrasından annemle köşe kapmaca oynadığımızı gayet net hatırlıyorum. Canım annem benim.

Evet, çocukluğum böyle sevgi dolu, eğlenceli geçti. Hatta kedileriyle meşhur Beyoğlu’nda Simurg Kitapevinde çalışmıştım. İş hayatımda en mutlu olduğum dönem orada geçer. Neden derseniz kedi gamı alır diye bir söz var. Yüzde yüz doğrudur. Evlendim ve bir kedim daha oldu. Adı hayat. Ve bir sokak kedisi. Kardeşleri yaşayamadığı için adını Hayat koymuşlar. Hayat o kadar düşünceli, o kadar munis bir kediydi ki on yıl birlikte yaşadık. Evimizin ilk bebeğiydi. Yusuf’uma hamileyken de yanımdaydı, sonra da. Yusuf’un oyun halısının üstüne hiç basmaz yanından geçerdi. Bir tırmık izi bile olmadı. Bu süreçte çok konuşuldu çok söylendi. “Tüylerini yutarsan, çocuğuna zarar verirse, ver onu gitsin”

Doktorumuza, veterinerimize danıştım. Dediler ki; “Aşıları tamsa ve evden dışarı çıkmıyorsa hiçbir sorun yok. Toksoplazma mikrobu kedi ve ya köpeğin dışkısından tüylerine bulaşmışsa tehlikeli.” Ayrıca bu mikrop yediğimiz iyi yıkanmamış sebze meyvelerden, iyi pişmemiş sağlık kurallarına uymadan üretilen besinlerden, yolda bir hayvan tuvaletini yapmış ve mikrobu taşıyorsa sizde üzerinden geçtiyseniz solumanızla o mikrobu almanız bir oluyormuş. Astımı tetikleyen alerji de tüyler salya ve deride ki pulcuklarmış. Eğer bu konudan emin değilseniz, alerji testleri (deri ve kan yoluyla yapılan testler)ile sonuç alarak bir evcil hayvan sahiplenebilirsiniz. Veya çocuğunuzu /kendinizi o alerjik ortama sokarak öksürme veya kaşıntı tarzı reaksiyonlarını gözlemleyebilir buna göre de hekiminize danışarak karar verebilirsiniz. Ve biz bu testleri de yaptırdık. Seviyesi düşük ve ileride tamamen kalkabileceği için bir kedimiz olsun istedik. Tabi ki yine gözlemlemeye devam ettik.

Bu sebeplerden dolayı evime gelmek istemeyene bunu merak edene, yerene çok ama çok anlattım. Bunlar hep kıldan tüyden bahaneler.

Yapmayın ne olur. Dedim ya onların ihtiyacı sadece sevgi. Siz sevin bakın onlar neler yapıyor?

Ve lütfen satın almayın, barınaktan ve ya sokaktan sahiplenin.

1 Comment

1 Comment

  1. Seyma

    25 Eylül 2016 at 18:40

    Cok guzel bir yazi . Tekire insanin ici burkulmuyor degil bu arada .

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top