Anne Olmak

Kolik

Kolik‏

Doğumdan sonra 10. günümüzdü sanırım. Artık el ayak çekilmiş, misafirler tek tek uğurlanmıştı. Koca işe başlamış, anneanne, teyze, hala, babaanne dede kendi hayatlarına doğru yol almıştı. Kısaca herkes için normale, Deniz ve benim için gerçeklere dönme vaktiydi.

Sabah uyanma, alt değiştirme, emzirme ve biraz koklaşma rutini ardından, uyuması beklentisiyle pişpişledim miniğimi. 1-2-3.. Deniz uykuya dalıyor ama hemen akabinde ağlıyordu.Sonra tekrar emiyor. tekrar tekrar ve tekrar..

Öğlenden sonra 13.00’e kadar bu şekilde devam etti. Sonra annem geldi. Ve o gün hiç hatırlamak istemediğim bir hal aldı… Hastanede aldık soluğu. Doktor adına büyüme atağı dedi. Belirli dönemlerde yaşanırmış bu atak. Sürekli emmek isteyen bebek, uyumaz ağlar ağlar emermiş. Tam da öyle olmuştu aslında ama benim aklımda “kolik mi” düşüncesi vardı.

Sonraki günler daha da kabus olmaya başladı. İlk ayımızı bitirmeden, akşamüstü 18.00 gibi ağlamaya başlayan ve gece 23.00’e kadar hiç susmayan bir bebeğim vardı. İşte o günlerde başlamıştı benim internette çareler arayışım.

Kolik‏

İlk ay muayenesinde doktorumuz Filiz hanım acı gerçeği söyledi bize. Kendi kızı da kolik olduğu için teşhisi koyması çok da kolay oldu aslında. (eğer kolik bir bebeğiniz varsa doktorunuzun da aynı tecrübeyi edinmiş bir anne olması büyük avantaj)

Deniz kolik bir bebekti. Ve biz bununla yaşamayı öğrenmeliydik.

İnternette araştırmalar, dost tavsiyeleri, kitaplar, kolik CD’leri, elektrik süpürgesi, aspiratör… her geçen gün daha da artan krizle hayatımıza giren yeni kavramlar…

Uzun bir süre akşam 6 olmasın istiyordum. O süre zarfında kaybolmak, yok olmak, bir sinek olup kanatlanıp uçmak gibi saçma fikirlere kapılıyordum. Şimdi düşünüyorum da eşim olmasa o günleri nasıl atlatırdım hiç bilmiyorum.
Bir süre sonra doktorunda dediği gibi akşam krizleri tüm güne yayılmaya, iş çığrından çıkmaya başladı.Bizde türlü türlü çözüm arayışları.. şarkılar türküler… (İlhan Şeşen’in anlat anneanne şarkısı ve minimini bir kuş’un hit yaptığı bir dönem)

Tam da ikinci ayında eşimin 3 günlük şehir dışı seyahati Deniz’in krizlerinin tavan yaptığı nokta oldu. Evde annem ve ben, sürekli ayakta Deniz’i pişpişliyoruz, saat başı emziriyorum, uyutmaya çalışıyoruz. Annem yoruluyor ben alıyorum ben yoruluyorum annem alıyor. Ve Denizhiç bir şekilde sakinleşip uykuya geçmiyor.

Eşimin seyahatinin son günü, bizim iyice sinirlerimizin yıprandığı gün, soluğu hastanede alıyoruz. Filiz hanımın yüzünde tatlı bir tebessüm. Biz tedirgin “Bu çocuğun nesi var. Lütfen bir şey yapın” diyoruz. Benim ısrarım üzerine ultrason çekiliyor, kan tahlilleri ve bir sürü şey. Sonuç Deniz turp gibi. Anne ve anneanneyse delirmiş. (bu arada ultrasonda kocaman bir balon görünüyor. heyecanla bu ne diyoruz. Oğlunuz patlamaya hazır bir gaz bombası diyorlar)

Filiz hanım’ın şu sözü kulaklarımda çınlıyor: “Kolik tavan yaptı. şimdi acil evde bir ekip kuruyorsunuz. Herkes Deniz’e dönüşümlü bakacak. Anne süt verdiği için daha çok dinlenecek, uyuyacak, gerekirse seslerden uzaklaşacak”

İşte bu nokta tabuların yıkıldığı nokta. (Bir bebeğe bakmak ne kadar zor olabilir ki diyen olacaktır eğer kolikle tanışmamış biriyse. Burada bahsettiğim kesinlikle mıkırdanan, uyumayan, huysuz bebekler değil. Sabah erken saatlerde başlayıp ağlamaktan bayılana kadar süren; hiçbir şekilde çözüm bulamadığınızı düşündüğünüz ağlama nöbetlerine maruz kalan aileler.)

Kasım’ın ilk haftasına babaanne de geliyor. Evde anneanne, babaanne, baba ve anneden kurulu bir ekip, karşımızda el kadar bebe hepimizi yerlere seriyor.

Öyle ya da böyle 1 ay daha geçiyor. Gerçekten doktorumuzun dediklerine harfiyen uyuyoruz. Herkes 1’er saat Deniz’le ilgileniyor. Diğerleri dinleniyor. Ev ve günlük işlerle ilgileniyor. Deniz azıcık uyuduğunda herkes hayatı durdurup uyuyor. (en önemlisi bu bence. dinlenmek şart çünkü) Aralık başı bakıcımız başlıyor ve babaanne gidiyor.

Şimdi Deniz 4. ayına ulaştı. Kolik eğer ağlama nöbetiyse tamamen bitti. Hayır huysuzlukta bir kolik kalıntısıysa devam ediyor.
Ama artık tepkiler çok net. Gülücükler, agular katıldı aramıza. (yazılıp çizildiği gibi kolik, 2. ya da 3. hafta tanışma, 4. hafta ve sonrası şiddetlenme ve 3. ayda azalma şeklinde ilerliyor. Çok nadiren 4. aya uzadığı da oluyor.)
O kara günler bitmeyecek gibi dursa da evet bitti. Geceleri çılgınca ağlamaların yerini mıkırdanmalar aldı.
Bundan sonra hep bir aşamayı bekleme, o noktaya ulaştığında tekrar başka bir aşamaya konsantre olma şeklinde devam edecek. Ama biliyorum ki hiçbiri kolik kadar zor, çaresiz, yıpratıcı olmayacak.
Kolik arttıkça biz bilinçlendik, yaşadıkça öğrendik, tecrübe edindik.
Bu süreçte bize en çok yardımcı olan şey bir kitap oldu. Bu kadar teknolojinin içinde garip geliyor ama okumak en iyi ilaç. O kitabın adı “Mahallenin En Mutlu Bebeği” orjinal adıyla “Happiest Baby on the Block” kitabı kesinlikle okumak gerek ama kısacıkta olsa önerilerini sıralıyorum. Dr. Harvey Karp’ın 5 S methodu var. Özellikle Karp’ın söylediği, bu beş metodun hepsini doğru bir şekilde uygulamak. Eksik yapılan kundaklama veya sallama faydadan çok zarar verecektir. O yüzden kulaktan dolma bilgilerle değil, kitabı okuyarak öğrenin.

Kundaklamak(Swaddle) : Eskiler çok yaparmış sonra kalça çıkığı falan diye yapmayın demiş doktorlar ama doğru kundak her zaman iş görüyor. (biz kundak için Swaddle me markasını kullandık. Hala da kullanmaya devam ediyoruz. Deniz çok hareketli bir bebek ve kendini sık sık uyandırıyor kundaksız uyuduğunda)
Anti reflu mide posizyonu(Side or stomach position) : Kolunuz üzerinde ya da omzunuza midesine hafif baskı yaparak tutma
Şşştlemek(Shush) : Kesinlikle ağlamayı bastıran yüksek bir sesle olmalı ki bebek kendi sesini değil bu sesi duysun.
Sallamak(Swing) : Anne karnında sürekli çalkalanan bebeğe sakinleştirmek için oldukça iyi geliyor.
Emzirme(Suck) : Ve tabii ki emzirme.


Kitap dışı tavsiyeler ve okuduklarımızda şunlardı:
Nurse Harvey’s; BioGaia; Sab Simplex : Bu ilaçlar bitkisel ilaçlar biz hâlâ kullanıyoruz. (sab simplex dısında) Doktor tavsiyesiyle alınması en doğrusu yine de. Ayrıca küçük bir not biz de reflu da olduğu için önce toz; 2-3 gündür de şurup halinde GAVISCON almaya başladık. (bunu da doktorunuza danışarak kullanmalısınız bence)
Kolik Cd leri : Özellikle buziki Orhan pek meşhur (biz de tek başına etkili olmadı)
Aspiratör : En çok bununla sakinleşiyordu ama bu arada kucakta, kundaklı ve sallanarak
Elektrik süpürgesi : asla tek başına hayat kurtarmadı
Fön makinası : Bizde işe yaramadı
Emzik: Kesinlikle kurtarıcı ama Deniz bizi bir tomar emzikle hayal kırıklığına uğrattı (güzel haberse 3. ayla birlikte elini ağzına götürebiliyor ve kendini böyle sakinleştirmeyi öğreniyor)
Mamaroo (sallangaç) : Bir arkadaşımızın kullanmamız için verdiği bir aletti. Başlarda çok işimize yaradı. Sonra onuda beğendiremedik. (aletin içinde anne karnı sesleri falan da var. uzay mekiğinden hallice yani )
Babybjörn Kanguru: Özellikle marka adı yazdım çünkü mevcut kanguru ve/veya slingler içinde en çok bununla rahat ettik.Her bebek başka bir sarılma sarmalama şeklini seviyor.
En kriz anda (özellikle 2. ayda daha çok ise yarıyordu) altını açma bacaklarını karnına doğru ittirerek masaj yapma.
Kucakta taşırken tembel hayvan duruşu şeklinde ( bebeği tek kola yatırıp, başı avuç içinizde kalacak şekilde) taşıma
Kucakta ritmik hareketler; Dizleri bükerek bir aşağı bir yukarı kaldırıp indirme.

Bu bahsettiğim şeyler ve kitapta anlatılanlar hepsi bir arada yapıldığında bir parçada olsa rahatlatıyor bebeğiniz. Tek başına bir uygulama bizde kesinlikle işe yaramadı.

Son olarak küçük bir tavsiye. Sizin gibi aynı yoldan gecen bir dost, bir nefes kesinlikle çok işe yarıyor. Moral bu konunun en önemli ilacı. Bu konuda bana Ankara’dan bir dost sesi uzandı. Seda’cım desteğini hiçbir zaman unutamam.

Kolik doğan bebekler diğer bebeklere nazaran biraz daha farklı bir gelişim gösteriyor. Sancılı dönemi saymazsanız evet algılar çok daha hızlı açılıyor ve gelişim çok daha hızlı oluyor. Bir çok kaynak bu bebeklerin ileride daha güçlü ve daha zeki bireyler olduğunu söylüyor. (belki de anneleri tatmin etmek içindir bu. Ben, “zeki ama çalışmıyor” diyen annelerden olmak istemem 🙂 )

Can sıkıcı bir konu; başta beliren uykusuzluk kolik bitiminde de bazı alışkanlıklar nedeniyle devam ediyor ya da edebiliyor. Bizim gündüz uykularımız 2. ayın sonuna kadar 20 dk olmak üzere günde 2 defaydı. Şimdi ayakta sallandığı sürece 3 saate çıkabiliyor. (uyku eğitimine 4. ayda geçeceğiz ve itiraf ediyorum çok korktuğum bir konu bu)

Sanırım o kadar harekete alışan kolik bıcırıklar, kolik bitiminde de aynı hareketi devam ettirmemizi istiyor. Kucağa alıp gezdirme, evdeki nesneleri tanıtma, onlarla hikayeler yazma dönemi başlıyor.Sürekli kucakta taşındığı için dışarı çıktığınızda bebek arabasını kesinlikle kabul etmiyor. (şu sıralar ara ara oturmaya başladı. Denemekten vazgeçmiyoruz )

Siz yine de her yazılan çizileni daha az okuyun. Her bebek birbirinden farklı asıl çözüm sizin yüreğinizde, dokunuşlarınızda ve biteceğine inandığınız noktada oluşan sabrınızda. Bende bu sabır çok geç oluştu. Kabullenme evresi de. Şimdi Deniz bize, biz Deniz’e biraz daha alıştık. Her geçen gün yeni bir güne uyanıyoruz ve yeni gün, bir öncekinden çok daha keyifli oluyor.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top