Ebeveyn & Çocuk

Otizmi Nasıl Yendik? / “Ann-Nee”

Çocuğunuzun size “anne” demesi mühimdir. Aslında herkes bilir sizin, onun annesi olduğunuzu… Siz zaten eminsiniz. Çocuk desen daha doğduğu ilk andan tüm duyularıyla tescillemiş annesini, koklamış, gözünün içine içine bakmış, herkesin içinde onu ayırt etmiş…

Ama yok, yine de duymak ister insan. O küçücük ağzıyla, olmayan dişleriyle “Anne” desin ister. Ağzından çıkan her ünlemsi nidayı birbirine eklemek suretiyle “anne”ye benzetir durur.  Çocuğa seslenirsin:

– Esraa, hadi kızım bi anne de!

– (Tık yok)

– Esraa hadi canım, aaaannn-neeee, bak ağzıma aaann-neee.

– (yine tık yok, e çocuk oynuyor!)

– Esraaa!!Esraaaa!

– Ayyy neee!

– Dedi, valla “anne” dedi. Duydunuz di mi, duydunuz!…
gibi..

Şaka  bir yana, bir çocuğun “anne” demesinden daha keyifli, daha sihirli bir şey varsa, o da otizmli/ya da otizm şüphesi taşıyan bir çocuğun “anne” demesidir. Zira “Otizmli bireylerin önemli bir bölümü hiç konuşmamakta ya da konuşmayı işlevsel iletişim amaçlı kullanmamaktadır.” (Tohum Otizm vakfı)

Ben bu iki duygu arasında rahatlıkla kıyaslama yapabiliyorum, çünkü ikisini de tecrübe etmiş bir anneyim.

Birincide çocuksu bir sevinçle olağan bir gelişme olarak nitelendirdiğimiz bu “anne” deme meselesi, ikinci karnımıza ağrılar girerek beklediğimiz olağanüstü bir sürece dönüştüğü için biliyorum.

İlk kızım zaten dil konusunda annesine çekmiş sağ olsun, daha ağzında dişleri yokken bir yandan emekleyip 3 kelimeli cümle kurabiliyordu. 2 yaşında (o zaman “ıssız adam” vizyona yeni girmişti) bir küçük Ayla Dikmen olarak “anlamaaazsın” diye başlar, güftesiyle bestesiyle şarkıyı bitirirdi.

Böyle bir çocuktan sonra 1.5 yaşında hala anne demeyen bir ikinci düşünün..Bir de otizmli olabilir denmiş, hadi konuştur çocuğu, “anne” desin bakiimm.

Hayır baksa belki diyecek, belki ağzımızdan görerek taklit edecek. O da yok ki..Bakmıyor gözümüze, seslensen, bağırsan, çağırsan, çenesinden tutup kafasını kaldırsan, belki birkaç saniye.. Sen onun üstünden gözünü bir an bile ayırmazken, o uğruna ölünesi bir çift göz sana bakmıyor işte…

“Anne” demiyor..Anlaşıldı seferberlik başlıyor. Mehter marşı eşliğinde devlet-u filtresizgillerin bekası için kuşanıyoruz tüm silahlarımızı..

Napıyoruz peki.

Bir kere hiçbir istediğini yüzümüze bakma, veya ses çıkarma karşılığı olmadan vermiyoruz. Kolay mı? Asla! Atıyor kendini yerlere. Yine o malum tepkilerimiz. Ama yok, bakacaksın, söyleyeceksin, yoksa eu da yok ekme de!

İkinci olarak oyuncaklar..Çıkarıyoruz ama dokunmasına izin vermiyoruz. Önce “anne” desin!

otizm

Kedi varmış bakalım mı? Önce “anne”! Pepe varmış bakalım mı? Önce “anne”.

Bu 1-2 aylık süreçte, sırf gözümüze biraz daha uzun baksın, sırf ağzından anlamlı bir iki ses çıksın diye en pesten en tize kadar varan ses tonumuza, kaşı gözü ayrı oynayan bol mimikli suratımıza, La Fontaine’i geride bırakan bol abartılı  olağanüstü masallarımıza ve maaile çabalarımıza baksan, Devlet Tiyatroları Çocuk Oyunlarının kadrolu oyuncusu sanırsın.

Bu kırmızı alarmlı topyekün seferberlik çabaları, üstüne bir de kreş etkisi eklenince, 1 ay içinde ilk sözcüklerimiz, hemen akabinde de o muhteşem kelimemiz geliyor: “Anne”!!! Annen senin için ölsünnnn!!!İnsanın yüz bin kere anne olası  geliyor..

Nasıl mutlu oluyoruz, nasıl seviniyoruz anlatamam.

Ve günün geceye döndüğü gibi, bu sevincin arkasına bir sıkıntı daha ekleniyor. Bundan bir ay kadar sonra ciddi anlamda ilk YGB (yaygın gelişimsel bozukluk) tanımızı alıyoruz. Cümleten hayırlı olsun.

Fikriye Filtresiz
Twitter: /FiltresizF

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top