Genel

Otur Dersem Otur, Kalk Dersem Kalk

Otur Dersem Otur, Kalk Dersem Kalk

Otur Dersem Otur, Kalk Dersem Kalk

Bir özel eğitim merkezinde, ya da en azından bizim gittiğimizde sistem şu şekilde işliyor:

1- Çocuk toplam 20 metrekarelik bir odanın içinde 45 dakika boyunca kalıyor ama izin verilmeyen hiçbir şeye dokunmuyor. (Bu kısmı tamam, aşağı yukarı evde de aynı şekilde yapılıyor)

2- Odada duruyor dediysek serbest gezinmeli tavuk sisteminde değil, bildiğin küçücük bir sandalyede kuluçkaya yatarak! O tavuğun yumurtasından lezzet bekleme sen artık! Bir kere bırak 2.5 yaşında bir sabiyi, şu anda ilkokula giden bir çocuğu bile 20 dakika yerinde oturtmak imkansız. Ne kadar sağlıklı orası da ayrı mesele. Çocuk yeni gelmiş, etrafı keşfedecek, atlayacak, zıplayacak, yerde yuvarlanacak, tamam arada 10 dakika masada oturup puzzle yapacak, sonra yine zıp zıp.

Bir de kalkmasın diye masayı V şeklinde yapmışlar, çocuğu güzelce duvara sıkıştırıyor, tam Çin işkencesi. Benim büyük olsa değil 20 dak, 20 sene ordan kalkmayabilirdi ama çocuk çocuğu tutmuyor şekerim. Benim kardeşime sandalyede sadece 5 dakika oturması için babam para teklif ederdi de ıııh o paragöz hergele zincire vursan oturmazdı.

Zira benim peynir kurdu da (babası ona öyle söylüyor) baktı masadan normal yollarla kalkış yok, altından geçmek ya da masayı devirmek gibi alternatif yollara başvurdu. E başarılı oldu da. Derken 2-3 ders sonunda cebren ve hile ile koyuna çevrildi. Zaten Türk eğitim sisteminin yegâne başarısı bu bence. Çocukların farklılıklarını, sivriliklerini törpüleyip çoban güdümlü koyunlar haline getirmesi takdire şayan. Bakma sen benim uyguladığım Alman disiplinine, bugün en despotu bile kınıyorum.

Evde sıkı kurallarım vardır. askeri terbiyeyle büyüttüm ben onları ama düşün bu kadarı bana bile absürt geldi.

Tabi bu bizim gittiğimiz merkezde böyleydi. Bazı yerlerde aynalı odalarda oyun aktivitesi şeklinde uygulandığını da duydum. İşte beni rahatsız eden de buydu. Her çocuğa aynı sistem yaramaz. Maalesef öğretmen yıllardır aynı tarzı önüne gelen her çocuğa uyguluyor. 3- 45 dakikalık ders 10 dakikalık paket kesitler halinde sunuluyor. Yani her hafta aynı aktiviteler benzer şekillerde tekrar tekrar yapılıyor. Çubukları deliklere çak, resimleri yerine koy, nesneleri rengine göre sınıflandır… Birkaç seferden sonra (ki bizimkinin beyin hücreleri her şeyi ilk seferde kayda alıyor) ezber şekline dönüyor. Hooop kırmızılar kırmızı kutuya,sarılar sarıya. Burda asıl başarılması gereken göz teması kurmak oluyor, o kısmına bir şey söyleyemiycem, çocuk zaten “gözüme bak, gözüme” diye diye iyice mala bağladı..

4- Ancak tüm bunlardan en rahatsız edici olanı olay sıralama kartlarıydı sanırım, önüne 3 resim koyuyorlar. Hadi kızım söyle “Ali yemeğini yedi, ellerini yıkadı, yatağına gitti”, hadi tekrar et “köpek suyu içti, kemiğini aldı, kulübesine girdi”. Yaa pardon da bizim çocuk konuşamıyor demiştik ve kaldı ki konuşmasını beklediğim ilk cümleler de “anne su ver”, “karnım acıktı” “seni seviyorum” falan, köpeğin kemiği değil bi zahmet. Hadi onu geçtim, “ben söyleyeyim , sen tekrar et, ali elini yıkadı, hadi tekrar et, a-li e-li-niiiiiii yı-ka-dııı” diye diye bu sefer çocukta üstüne basa basa yok ettiğimiz ekolali cortlamasın mı?! Hasbinallah!

Kızım senin adın ne?
Cevap: senin adın ne?
Su ister misin?
Cevap: Su ister misin?

Çıldırıcam az kaldı. Hani bu çocuklar duygudan yoksun kalıplaşmış davranışlar sergiliyordu da biz onun için özel eğitim alıyorduk hani. Hani?!

Özlem Hanım bunun daha ziyade daha büyük yaşlarda zihinsel geriliğin eşlik ettiği YGB’lerde “teşekkür ederim” “alabilir miyim?” gibi günlük hayatı kolaylaştıracak kalıp cümlelerin öğretilmesine yönelik bir yol olduğunu söyleyince, zihinsel performansımıza sağlık, hiiiiiç almayayım ben diyerekten çocuğumu bu kapıp tünel sisteminden çekip aldım. Ben zaten oldum olası müteahhit işini severim…

Demem o ki, annelik içgüdüleri ne derse doğru der. Daha ilk başladığımız anlarda içime sinmeyen ama adlandıramadığım rahatsızlıklarım vardı. Meğerse varmış bir hikmeti. O an birden çok radikal kararlar aldığımı hatırlıyorum. Benim çocuğuma sevgi iyi gelecek, benim ilgim iyi gelecek, boşver sen bunları Fikriye, al çocuğunu bol bol gezdir, çokça konuş, sınırsız sev dedim. Ağzıma sağlık. Bak 1 senesine kalmadı, doktor bitmiş gitmiş o iş dedi.

Ammmaa bu demek değil ki ben yaptım siz de yapın. Dedim ya demin (nerenle dinliyorsun), her çocuk başka. En iyi senin gözün görür, en iyi senin kalbin bilir, civciv senin, ister otlat ister atlat, yeter ki şu mereti atlat…

Fikriye Filtresiz
Twitter: FiltresizF

 

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top