Ebeveyn & Çocuk

Bir Yudum Sıcak Kahve

Elimde soğumuş kahve, önümde yapılacaklar listesi, alışveriş listesi, yemek listesi, aranacaklar listesi, kafamda onlarca fikir, evin bekleyen işleri, okunacak kitaplar, kuru bir öksürük ve uyumayı bekleyen bir çocuk. Huysuz bir çocuk. Çünkü iki yaşına girmek üzere, çünkü bu yaşta sendrom sahibi, çünkü ona her gün pazartesi, çünkü sebepsiz öfke krizleri var, çünkü dünya çok büyükken o neden küçük?

Kahvem soğuk, çünkü büyük dünyanın küçük sendromlusuna günlük rutinlerinde ve isteklerinde o kadar yardımcı olmaya çalışıyorum ki zamanım yok. Özenle yaptığım omlet tabağını elinin tersiyle yere yapıştırdığında alt dudağımın sağ köşesini ısırıyorum. Aç karnımı doyurmak üzere ağzıma iki lokma bir şey atıp, daha yutamadan “anniii gaga” diye donunu çekerek geldiğinde ya sabır diyorum. Öğle yemeği için tencerenin başındayken koltuktan ya da sehpanın tepesinden düşüp dakikalarca ağladığında, pencereyi açıp aşağıya bakıyorum. Hani cesaretim var mı diye. Neyse ki tam bir ayağımı camdan sarkıtıp pervaza dayadığımda susuyor. O susunca içime öyle bir sevgi yayılıyor ki kendime kızıyorum. Ne tatlı, ne uslu bir çocuk aslında. Ne kadar şanslıyım, dünya ne kadar güzel, yaşamak bir lütuf. Bu kısa sessizliğin içime yalancı bir huzur gibi yayılmasına izin veriyorum. Ve yarım saat sonra uykuya gideceği zaman kopan yaygara ile kendime geliyor, soğuk kahvemden bir yudum daha alıyorum.

bi yudum kahve

Tabii ki her çocuk iştahlı, ağzı açık şekilde yemek yemeyi beklemez. Tabii ki her çocuk uykum geldi diyerek vakitlice yatmaz. Hiçbir çocuk çok gürültü yaptım biraz sakin olayım demez. İşte onlar yemediği, yapmadığı ve düşünmediği için bizler varız. Kahraman ebeveynler. Cennetlik anneler. Hadi çocuğum bir lokma daha diyen anneanneler. Evladım kafam şişti, sus otur şurada diyen dedeler. Ne zaman uyuyacak bu çocuk, niye hala ayakta diyen babalar. Elinde soğuk kahvesiyle, neye, nereden başlayacağını, kime ne diyeceğini şaşıran cennetlik anneler. Feci gaza geldiğimizi düşünüyorum. Ta en başından beri gaza getiriliyoruz. Mesela “yuvayı dişi kuş yapar” evliliğin tüm stresini kadına yüklüyor bir kere. Dayan, sabret, verici ol, kanaatkar ol, alttan al, sus, iyi geçin, katlan, o yapmıyorsa sen yap gibi bir şey bu. “Yavrum erkek ne bilsin bu işleri, hem yuvayı dişi kuş yapar” Yok ya? Hani hayat müşterekti? Samanlık iki gönülle seyran oluyordu, ne oldu? Cennet annelerin ayakları altındadır. Şöyle söyleyeyim, hem annem, hem ben, hem de siz annelerin cennetten bile iyi yerlere layık olduğumuzu düşünüyorum. Anne olduktan sonra cennet vaadi bana pek yetmedi. Daha fazlası lazım. Hastalıkların olmadığı, çocukların yemek yiyip neşe içinde oyun oynadığı her yer anneye cennet zaten. Sen sıcak kahveden haber ver? Orada içebilecek miyiz?

Emektar su ısıtıcımız sabahtan başlıyor mesaiye. Yedi yıldır sabahları kahve, akşamları meyve çayı için harıl harıl çalıştı. Son iki senedir öğle mesaisine de kalıyor. İçinin kirecine, üstünün pasına ve çalışırken çıkardığı hırıltıya bakılırsa istifası yakın. En azından çocuk oyuncağı olmadan emekliye ayrılacağına sevinmeli. Halılar ve koltukların ayaklanıp evden kaçmaları yakın. Bunca yıl köpük köpük silinip havalandırılan canım eşyalarımın hali şimdi öyle mi? Evde çok renk var, dolaplar beyaz olsun demiştim yıllar önce. Çocuk ve beyaz! Eline geçirdiği ilk renkli kalemle nereye gitti dersiniz? Elini ağzından çıkartıp camlara ve aynaya yapıştırdığında ekşimiş suratımla “aman silinince geçiyor şekerim” diye avutuyorum kendimi. Silince geçiyor evet, her gün silince geçiyor, her gün. Giysi dolabını açıp, içinde özenle katlanmış ışıl ışıl kıyafetleri “anni bu ne, bu ne, peki bu ne, anni bu ne” diye teker teker yere savurduğunda, aman şekerim elime mi yapışacak toplarım diyorum. Her gün diyorum. Elime mi yapışacak diyorum. Kime diyorum?

Bunların hepsi ayağımı uzatıp bir sıcak kahve içememekten. Yoksa benim öyle sızlanacak bir hayatım yok. Soğuk kahve bünyede nasıl bir etki yapıyorsa artık. İçtikten sonra yangın var diye sokak sokak koşasım var. Yok ama ciddi kararlar aldım. Sabahları ev değil dünya başıma yıkılsa o kahveyi sıcak içeceğim. İçeceğim arkadaş. Kahvaltısını on dakika geç yere döksün, bezi altında on dakika fazla dursun, öfke nöbeti geçirip durmadan ağladığında, camdan sıcak kahvemle atlayayım. Belki sıcak kahve içersem annelik ve çocukla ilgili yazmayı da bırakırım. Gündemi takip eder, siyasetten, magazinden, sanattan, spordan bahsederim. Gezilecek, görülecek, yenilip, içilecek yerler tavsiye ederim. Elimde yapılacaklar listesi, kafamda bir dolu fikirle soğuk kahve içip yapma çocuğum, dur evladım, bırak onu kızım, dikkat et yavrum diye dolanmam evde. Neyse ki en iyi bildiğim şeylerin başında kendimle dalga geçmek var. Hayatı daha çekilir hale getirmenin bir yolu bu da. Tavsiye ederim.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top