Duyurular

Olmasa Da Olur Mu?

Tüketim; namı diğer alışveriş o dükkân senin bu dükkân benim, o elbise, şu kırmızı ayakkabı, en büyük televizyon, en pahalı telefon peşinde değme maratonlara taş çıkaracak koşturma, stres atma, eğlenme, egonun arşa değdiği bir çılgınlık şeklidir.  Günlük hayatta yaşadığımız mutsuzluk, can sıkıntısı, huzursuzluk, başarısızlık, eksiklik gibi duyguları, alışveriş yaparak bastırmaya çalışıyoruz. Satın aldıklarımızla hayatımızın anlam kazandığını sanıyoruz.

Neden bu kadar meraklıyız para harcamaya? Kenarda dursa yastık altı, banka hesabı, kumbaralar. Birikse birikse.

Para benim sana ne kardeşim? Kefenin cebi de yok ayrıca diyorsunuz sanki.

Alışveriş konusunda koordine bir durumumuz var.

Konu komşu birinci sırada “Bak gördün mü şurada % 70 indirim var. Sezon sonuymuş. Kaçırma sakın. “Sanırsın pay alıyor.

Sonra market kartları indirim mi bindirim mi acaba? Bir üründe 2 lira indiriyor. Diğer üründe 5 lira hop üstüne ve ya miadı yaklaşmış ürünler de var bir ucuzluk. Puan birikiyor diyorlar. Yıllardır bir atraksiyonunu göremedik ki…

Reklamlar, bankalar ve kredi kartları hem canımız ciğerimiz hem de en büyük düşmanımız gibi.

Reklamlar; ay nasıl canlı müzikler, nasıl parlak renkler, nasıl afili reklam kokan sözler onlar. Aklımıza nasıl kazıyorlar? Yarın kendini o dükkânın önünde bulabiliyorsun. O derece yani. Yapmayın diyeceğim ama akıl alışverişte devre dışı kaldığından yapıyoruz bal gibi de yapıyoruz valla. Özendirmeler, bir alana bir bedava, indirimler,  3 al 2 öde, taksitli alışverişler, cezp edici fiyatlandırma 49,99 gibi. Bunlar hep taktik!

Bankalar ve Kredi kartları sevmiyorum sizi gerçekten. En iyi en güzel siz harcatıyorsunuz çünkü. Gönderiyorsunuz bol limitli kredi kartlarını. Yok ki arkadaşım benim o kadar maaşım, yok ki benim gelirim. Nasıl gönderiyorsunuz anlayamıyorum.

Sonra diğer bankalar arıyor size şu kadar puanlı, şu kadar artı paralı, şu kadar harcamaya bu kadar başka yerde harcatma sözü,. Nasıl bir vicdan nasıl bir sağduyu bilemiyorum bankalarda. Ticarette her şey mubahtır sözü aklıma geliyor. Ondan olsa gerek. Kredi kartlarındaki öteleme, taksitle ödeme, puan biriktirme, anında kredi çekme gibi kendince avantajlarla kazandığından kat be katını harcatıp cüzdanlarımızda kapanmaz delikler açıyor.

Sonra gelsin boy boy kamu spotları. E bir zahmet karar verin. Nasıl bir sistem bu?

Peki, bizi sarmalayan bu zinciri nasıl kırabiliriz, nasıl olmasa da olur diyebiliriz?

Bilinçli tüketici nasıl oluruz?

Hadi gidip alalım demeden önce bu ürüne gerçekten ihtiyacımız var mı? Kaç kere kullanacağımızı, daha uygun fiyatlı olanının işimizi görüp görmeyeceğini, ödeyeceğimiz paraya değip değmeyeceğini düşünmeliyiz. Yoksa dolabımızda kullanmadığımız kıyafetler, ayakkabılar, az kullandığımız eşyalarla evlerimizde istifçiliğe doğru adımlar atmaya başlamış olacağız

Hadi, hep beraber evlerimizde kullanmadığımız kıyafet, eşya ve malzemeleri ayıklayalım, fazlalıkları ise belediyelere, çevremizdekilere dağıtalım. Veremediklerimizi değerlendirelim, yenisini almak yerine değiştirelim, dönüştürelim.

Yaşadığım şehir Antalya’da Konyaaltı belediyesi ‘Giymiyorsan Giydir’ projesiyle ihtiyaç fazlası giysi ve ayakkabıları, ilçede 200 ayrı noktaya yerleştirilen kumbaralar ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor.

Sizlerde yaşadığınız şehirlerde bu tarz projelere destek verebilirsiniz.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top