Anne Olmak

Herkesi Ağlatan Bir Üvey Anne, Özlem

 

Evlat olma gününü kutlayan bir üvey anne o, Anneler Günü’nde twitter’da anlattığı öyküyle herkesi ağlattı.

Anneler Günü’nde herkes bir şekilde bugünle ilgili fikir ve görüşlerini belirtti. Kimi feminizm açısından baktığını savunarak, kadınların aşağılandığını söyledi, kızdı; kimi kapitalizmin oyunları bunlar hep diye, hediye alma-kutlama-özel gün üçgeninin içerisinde döndü, durdu; kimi abarttı abarttı anneliği yerlere göğe sığdıramadı, en güzel, en iyi, en cefakâr ana onunkiydi çünkü…

Neyse bir Anneler Günü de böyle geçti. Fakat gece yatmadan önce twitter’a şöyle bir göz atan pek çok kişi bu kadının hikâyesini okurken gözyaşlarını tutamadı, haklılardı da. İşte Özlem’in 13 Mayıs’ta yazdığı, Anneler Günü vesilesiyle 2 bin üzeri RT ve 6 bin üzerinde Beğeni alan tweet’leri ve kendi kaleminden yaşadıkları…

“Bu bir anneler günü hikâyesidir. Bu anlamsız fotoğraf da ne diye sormayın. Hikâyenin kahramanı bu resimde görülen kolyedir… Başlayalım…

Bu kolye hiçbir şart ve koşulda boynumdan çıkmaz. Maddi değeri yok denecek kadar az, manevi değeri paranın satın alamayacağı her şeydir…

Ben “teknik” olarak bi anne değilim, hiç çocuk doğurmadım. Hukuk tanımlamasına göre üvey anneyim. Harika bi çocuğun üvey anne ablasıyım…

Babasıyla evlendiğimde annesi vefat edeli 2 sene olmuştu, benden 7 yaş küçük bi çocuktu ve benden ölesiye nefret ediyordu…

Hep beraber bi hayatı bölüşmeye başladığımız evimizde 6 ay boyunca bana yokmuşum gibi davrandı. Ne selam ne sabah yoktu.

Her sabah kahvaltısını o kalkmadan hazırlar, beni görüp rahatsız olmadan kahvaltısını etsin diye yeniden odama dönerdim.

Bütün hırçınlığını anlıyordum. Belki ben de onun yerinde olsam öyle yapardım. Canımı acıtsa da yaptığı pek çok şeyi hoş gördüm…

6 ayın sonunda bir sabah yine kalkıp kahvaltıyı hazırlamaya gidecekken odasının kapısına yapıştırılmış bir A4 kâğıdı gördüm. Bir not…

“Özlem abla beni sabah 7’de uyandırır mısın? 9’da sınavım var. Teşekkürler” yazan… Notu aldım mutfağa gittim zemine çöktüm ve ağlamaya başladım.

Bu “oğlumun” bana ilk defa hitap ediş şekliydi. Evdeki varlığımı kabullenişi. O notu hâlâ saklarım. Kendisi yıllar sonra görünce şaşırmıştı.

Böyle böyle derken ablası, dert ortağı, babasıyla problemlerinde sorun çözücü ya da tampon bölge, alışveriş arkadaşı…

Aşk acısı çekerken “geçecek kuzucum” diyen, bazen küstüğü de olan “ablası” oldum. O da beni başka dış etkenlerden koruyan meleğim…

Her anneler gününde kendisini ve babasını zorla mezarlığa gönderirdim. Hadi anneni ziyaret zamanı diye. Huysuzlanırdı. Bunu şimdi anlıyorum.

Bir ölümü kabul etmemenin en kolay yolu mezarlığa gitmemekmiş. Umarım bağışlar beni… Neyse günler geçti, oğlum iyi bi okuldan mezun oldu.

Hatta bizi şımartarak tören sonrası diplomasını siz olmasaydınız başaramazdım diye bize ithaf etti. Sonra işe girdi.

İşe girdiği o sene yine anneler günü bunaltmacası hadi mezarlığa söylenmesi bende. Gittiler. Akşam hep beraber yemekteyiz…

Şarap kadehleri, kalabalık ve keyifli masa derken, oğlum elinde bir kutuyla geldi ve “anneler günün kutlu olsun özlem ablacım” diyerek…

Bana bu kolyeyi verdi. Evet çocuk doğurmadım, doğursaydım O’nu doğurmak isterdim. Evet ben teknik olarak bi anne değilim.

Ama kaç yaşında olduğu, şimdi kendisinin de bir baba olması, hiçbir şeyi değiştirmedi. O benim ilk gördüğüm yaştaki küçük oğlum…

Değil saçının teli, kesip attığı tırnağa zarar verecek olsalar dünyayı yakarım, ki yapmışlığım vardır…

Buradan, hiç anne olmasa da kendisini dünyanın en şanslı annesiymiş gibi hissettiren oğlumun ve tüm çocukların evlat olma gününü kutlarım…”

Biri Özlem mi dedi

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çıkışta Olanlar

To Top